Yetişkinleri depresyona sokan biyolojik ve psikolojik sebepler, çocuklar ve ergenler üzerinde de etkilidir. Serotonin diğer bazı maddelerin eksikliği, depresyonun en iyi bilinen biyolojik sebebidir. İrsiyet faktörü de çocuk ve ergen depresyonunun ortaya çıkışında rol oynar. Bazı düşünce tarzları da çocukları ve ergenleri depresyona yatkın kılar:
- Olayların sadece olumsuz yanlarını görme eğilimi,
- Sorunları çözümsüz olarak algılama,
- Mükemmeliyetçilik,
- Ümitsizlik,
- Kendini yetersiz görme ve beğenmeme gibi.
Ebeveynlerden birinin depresyonda olduğu bir ailede, çocuk genellikle ilgisiz ve huzursuzdur; kendisine kötü muamele eden anne veya babayla karşı karşıyadır. Bu da ebeveyn-çocuk ilişkilerinde çatışmaya, çocuklarda kendine güvensizliğe, karamsarlığa ve mutsuzluğa yol açar. Eşler arasındaki anlaşmazlık da ailede çocuğun depresyona girmesine sebep olabilir. Aile içi anlaşmazlıklar, ergenleri en çok intihara götüren etkendir.
Aileden birinin başına gelen üzücü bir olayın diğer aile üyeleri tarafından paylaşılmaması, dolayısıyla kişinin üzüntüsünü tek başına yaşamak zorunda kalması depresyonu tetikleyebilir. Bütün aileyi etkileyen olaylar, her üye tarafından paylaşıldığı için, depresyonu o nispette tetiklemez.
Ebeveynlerin boşanması veya aileden birinin ölümü de depresyon sebeplerindendir. Aileden birinin intihar etmesi, çocukta depresyon riskini üç kat arttırır. Çocuk ölene ne kadar yakın idiyse, depresyona girme riski de o kadar yüksektir.
Dayak yiyen, sürekli kendisine bağırılan, cinsel tacize uğrayan çocuklarda depresyon görülme tehlikesi oldukça yüksektir. Fiziksel ve cinsel taciz kadar kötü olan, ama tacizcinin farkına varmadığı bir suistimal türü de duygusal tacizdir. Çocuğu sözle tehdit ediyorsanız, küçük düşürüyorsanız, ağır birimde veya sürekli eleştiriyorsanız, günah keçisi haline getiriyorsanız, aşırı düzeyde denetliyorsanız, 'ideal çocuğa' ulaşmak niyetiyle kendi tercihleri dışında seçimlere zorluyorsanız, onunla alay ediyorsanız, reddedici veya düşmanca davranıyorsanız çocuğa duygusal tacizde bulunuyorsunuz demektir.
Bir çocuğun başına gelebilecek en kötü olaylardan biri de ihmaldir. İhmal üçe ayrılabilir: Fiziksel ihmal, duygusal ihmal ve eğitimle ilgili ihmal.
Çocuğun tıbbi bakımının yapılmaması veya geciktirilmesi, terk edilmesi, evden kovulması, uzun süre başkalarının yanında bırakılması, bakımından kaçınmak amacıyla sık sık kaldığı yerin değiştirilmesi, uzun süreler yalnız başına bırakılması, tehlikelere maruz bırakılması ya da evdeki tehlikelerden korunmaması, güvenliğine dikkat edilmemesi, beslenme/giyim/temizliğinin yeteri kadar sağlanmaması fiziksel ihmal kapsamına girer.
Çocuk tekrar tekrar okuldan kaçtığı halde ebeveynin müdahale etmemesi, çocuğun yaşı geldiği halde uygun okullara kaydedilmemesi, uzun süre okuldan uzak kalmasına (yani devamsızlığına) göz yumulması, uygun olmayan sebeplerle (kardeşlerine bakma, işe gönderilme gibi) uzun süre okula gönderilmemesi, özel eğitime ihtiyaç duyduğu (sorunlu çocuklarda) halde bunun sağlanmaması eğitime ilişkin ihmalin örnekleridir.
Ebeveynin çocuğa yeterli düzeyde ilgi ve sevgi göstermemesi, eşlerden birinin çocuğu kötüye kullanmasına göz yumulması, çocuğun alkol veya madde kullanmasına izin verilmesi de duygusal ihmal örnekleridir.
Bir defa depresyona girmiş olan çocuğun hayatının kalan kısmında da depresyona girme ihtimali yüksektir. Çünkü tıpkı yaranın ciltte bıraktığı gibi depresyon da insan ruhunda iz bıakabilir. Bir defa geçirilmiş depresyon, çocuğun kendine güvenini azaltabilir, hayata bakışını karamsarlaştırabilir, üzücü olaylara karşı duyarlılığını arttırabilir.
Tabii afetler ve kazalar insanın hem bedeninde hem ruhunda derin yaralar açar. Fakat insanı en çok inciten, başka bir insan eliyle açılan yaralardır. Dayanılması en güç olan durum ise, kötü muamele gören kişinin 'bağımlı' konumda olduğu ilişkilerde yaşanır. Çocuk-ebeveyn ilişkisi, tek tarafın bağımlı olduğu ilişkiye tipik örnektir. Ebeveynin çocuğa kötü davrandığı durumlarda işin en hazin tarafı, çocuğun karşı taraftan sevgi beklemesidir.