Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, okul öncesi ve okul dönemindeki pek çok çocuğun akademik ve sosyal ilişkilerini etkileyen önemli bir sorundur. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda her iki bileşen bir arada olabileceği gibi, biri ötekinden daha baskın olabilir: Bazı durumlarda dikkat eksikliği daha belirgin şekilde gözlenirken; bazı durumlarda ise hiperaktivite görece daha baskındır. Belirtilerin şiddeti, çocuktan çocuğa değişmekle birlikte her bireyde belirtilerin tamamı gözlenmeyebilir. Tanı almada en önemli kriter, gözlenen belirtilerin çocuğun işlevsellik düzeyini bozucu hale gelmesi yönündedir.
Dikkat Eksikliği
Dikkat eksikliği özellikle okul hayatının başlamasıyla belirginleşir. Okul öncesi dönemde de çocuklar her şeyden çabuk sıkılıp, bıkabilir, oyuncakları ile kısa bir süre oynadıktan sonra, sıkılıp onları parçalamaya başlayabilirler. Kendilerine verilen, yaşlarına uygun yap-boz oyuncakları, aslına uygun olarak düzenleyemezler. Uzun süre bir televizyon filmi ya da çizgi filmi izleyemezler. Okulun başlamasıyla birlikte öğrenmeye yönelik ilginin azlığı da dikkati çeker. Ödev yapmayı sevmez, ancak ebeveynleri ve öğretmenin zoruyla ödev yaparlar. Masanın başına oturamaz, otursalar dahi çeşitli bahaneler uydurarak (tuvalete gitme, su içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar. Büyüklerini ders çalışırken yanlarında isterler.
Başladıkları işi bitirmekte zorlanır, bir işi sonuçlandırmadan hemen diğerine geçerler. Kendileriyle konuştuğunuzda sanki sizi dinlemiyormuş izlenimi verirler. Kendilerinden istenen bir şeyi, kendilerine birkaç defa söylendikten sonra yapabilirler.
Sınıfta dersi takip etmedikleri gözlenir. Çevresel uyaranlarla hemen dikkatleri dağılır. Ders dışı işlerle fazlaca ilgilenir, elinde kalem çevirir, deftere, sıraya bir şeyler yazıp, çizmeye kalkar ve başka bir gereçle uğraşıp, dersi takip edemezler. Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak davranışlar sergileyebilirler (derste konuşma, sırayı sallama, arkadaşlarına laf atma, sınıfta ayağa kalkıp su, yiyecek dağıtma ve garip sesler çıkarma gibi).
Okuma ve yazma becerileri arkadaşlarından kötü, defter düzeni ve yazıları bozuk olabilir. Okurken sıkça hatalar yapabilir ve cümlenin sonunda başka sözcükler uydurabilirler. Sınıfta, sokakta sık sık eşya kaybederler. Öğrenilenleri çabuk unutabilirler. Kendilerine uygun bir çalışma düzeni ve sistemi geliştiremezler. Okuma ve yazmayı pek sevmezler. Bu sadece ders kitapları için değil diğer hikaye kitapları içinde geçerlidir.
Sınavlarda dikkatsizce hatalar yaparlar. Sabırsızlıkları sebebiyle soruları çabuk okurlar, bu da yarım yanlış okumalarına yol açar. Böylece iyi bildikleri soruları bile yanlış yanıtlayabilirler. Test sınavlarında aklı karıştıran, çeldirici şıklara kolaylıkla yönelirler. Özellikle ilkokul yıllarında sınav kağıdını herkesten önce vermeye çalışırlar. Sonunda bildiklerinden daha düşük notlar alırlar.
Dikkat eksikliği okul öncesi dönemde pek fark edilmeyebilir. Ancak bu çocukların bir kısmı ders dışı işlerde de çabuk sıkılma belirtileri gösterirler. Zeka düzeyi iyi olan ve özel öğrenme güçlüğü olmayan çocuklar ilkokulun 3.ve 4.sınıflarına kadar derslerde sorun yaşamayabilirler. Çalışmadıkları ve dersi iyi izlemedikleri halde notları kötü olmayabilir. Konuların ağırlaşmasıyla birlikte ders başarısızlıkları yaşanmaya başlanır. Ev içinde günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak istemezler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar.
Hiperaktivite (Aşırı Hareketlilik)
Hiperaktivitede çocuğun hareketliği aşırıdır ve yaşıtlarıyla kıyaslandığında belirgin farklılık vardır. Genellikle bu çocuklar bir motor tarafından idare ediliyormuş gibi sürekli hareketlidirler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri vardır. “Düz duvara tırmanmak” deyimini hak eden davranışlar içindedirler, koltuk tepelerinde gezer, ev içinde koşuşturur ve uyarıları anlamazlar. Sakin bir şekilde oynamayı ve oturmayı beceremezler.
Kısa süre otursalar bile elleri ve ayaklarını sürekli sallar, hareket ettirirler. Çok konuşur, iki kişi konuşurken sık sık lafa girerler, sırasını bekleyemezler. Masanın başında oturamaz, dolayısıyla derslerini uygun bir şekilde çalışamazlar.
Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivitenin Tedavisi
Pek çok çocuk, okul dönemiyle birlikte tanı almaya başlar. Okul süreciyle birlikte, sürecin doğası gereği çocuktan beklentiler artmaya başlar: zamanında sınıfta olması, okuma yazma öğrenmesi, dikkatini ilgili görev üzerinde sürdürmesi, ondan beklenen sorumluluk ve ödevleri yerine getirmesi, akran ilişkileri sürdürebilmesi, dürtülerini erteleyebilmesi (derste konuşmamak, oyun oynamak için teneffüsü beklemek vb.) gibi beklentileri tam anlamıyla karşılayamayan ya da bu konuda zorluk yaşayan çocuğun hem akademik hem sosyal becerileri zedelenir. Çoğunlukla okulda öğretmenin yönlendirmesi ya da aile gözlemiyle yapılan bu başvuruların ardından müdahale aşamasında önerilen birkaç yol bulunmaktadır.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda tek başına psikoterapi ya da medikal tedavi sürdürülebilir. Bazı durumlarda ise her iki tedavi yöntemi bir arada kullanılır. Yakınma öyküsü, çocuğun yaşadığı zorluğun düzeyi, gelişimi, kilosu göz önünde bulundurularak uygun ilaç psikiyatri hekimi tarafından reçete edilir. Süreç içinde ilaç takibi yapmak, gözlenen değişimleri doktorla paylaşarak tedaviyi uygun şekilde sürdürmek oldukça önemlidir.
Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite için Kullanılan Terapi Yaklaşımları
Medikal desteğin yanı sıra psikoterapi, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktiviteye müdahalede kullanılan etkili yöntemlerin bir diğerini oluşturur. Başarılı bir terapi sürecinin en önemli ayağı, iyi bir değerlendirmedir. Bu aşamada çeşitli değerlendirme araçları (testler, ölçekler gibi) kullanılmakta, okul ve öğretmenden bilgi alınmaktadır.
Bilişsel Davranışçı Terapi, en sık kullanılan terapi türü arasında gelmektedir. Çocuğun davranışlarını ketleyebilmesi, istendik yönde kurallarla uyumlu hareket edebilmesi, akademik başarısının akranları ile uyumlu yönde seyredebilmesi için gerekli müdahalelerde bulunulur. Çocuğun farkındalığını arttırmak, davranış kontrolünü sağlamak, öfke yönetimi ve özdenetimi güçlendirmek en önemli amaçtır. Bazı çocuklarda zihinsel becerilerin yaş grubuyla uyumlu olmaması sonucu ortaya çıkan belirtiler sürece eşlik edebilir. Bu gibi durumlarda terapi süreci bu doğrultuda ilerler. Kimi çocuklarda 6-8 seanslık bir sürede ilerleme kaydedilirken kimi çocuklarda bu süre uzayabilir.
Aile, sürecin en önemli parçasıdır. Aileye, ebeveynlik tutumları ile ilgili, nasıl davranacakları yönünde verilen psikoeğitim terapi sürecinin sağlıklı yönde ilerlemesi için vazgeçilmezdir. Öğretmen/okul ile kurulacak işbirliği, terapi sürecindeki kazanımların arttırılmasını amaçlamaktadır.